Kayıtlar

Mayıs, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
      Ömür akan su gibidir, durmadan yenilenir. Hz. Mevlana   YAŞAMAK İÇİN        Denizin kenarında denize bakarak ama onu görmeden dikiliyordu genç kadın. Yağan yağmurun altında o kadar uzun zamandır duruyordu ki denizden bile daha ıslaktı. Yağmur mu yoksa gözyaşımı olduğunu ayırt edemediği ıslaklığı elinin tersiyle silmeye çalıştı gözlerinden. Hareketsizlikten bunalmış olmalı ki yürümeye başladı. Etrafta kimse yoktu yine de bakındı çevresine “ şurada denize atlayıp ölsem kimse görmez” diye düşündü. Yürümeye devam ederken bu düşünce kafasında git gide şekillendi.       “ Niye yaşıyorum ki?” dedi kendine “ Neyim var, neyim yoksa bugün kaybettim. Artık ne bir işim ne de bir eşim var, çocuğum zaten olmayacak aile desen herkes kendi havasında. Amerika’ daki ağabeyin mi gelip yardım edecek sana huzur evindeki baban mı? Annen bu dünyadan gideli neredeyse yirmi yıl oldu. Kimin umurundasın ha kimin?” Kendi kendine yüksek sesle konuştuğunun farkına varınca isterik
Resim
          Merhaba, bugün eski bir öykü ile karşınızdayım. Soma faciasının yıldönümü olması sebebiyle bu öykümü tüm maden  ve iş kazalarında hayatlarını kaybeden kardeşlerim için yayınlıyorum. Onları unutmadık. Ruhları şad olsun. KÖMÜR       “ Maden kazası. Özel bir şirkete ait çok büyük bir maden ocağında trafo patlaması nedeniyle kaza olmuştur. İlk belirlemelere göre ……….         Karanlık ve duman her yeri sardığında kazmasını kömüre son kez salladı Hüseyin . Ne olduğunu bile anlayamadan diğer arkadaşları ile birlikte daracık koridorda koşmaya başladı. Gaz  doluyordu ciğerlerine , eğitimde  göstermişlerdi  biliyordu, yavaş nefes almalıydı. Ama koşuyordu işte, nasıl yavaş nefes alacak. Boğazı yanıyor, burnu yanıyor,öksürük geliyor öksüremiyordu. Baretinin üstündeki lamba aydınlatmaya yetmiyordu önünü. Koştu, koştular nereye gittiklerini bilmeden. Düşenler olmaya başladı. Yanında, önünde, arkasında.  Kimdi düşen göremiyordu. Duramıyordu. Koşuyordu. Sadece koşuyordu. Yorul
Resim
Anne Olmak         Bir anneler günü haftası kendimi eksik hissediyordum. Büyük kızım Aliye yanımdaydı ama küçük kızım Zeynep Eskişehir' de okulda olacaktı çünkü sınavları vardı. Annem de Eskişehir' deydi. Çok istemiştim o pazar  Eskişehir'e gidebilmeyi böylece hem anneme hem kızıma kavuşacaktım ama olmamıştı.        Cumartesi gecesi kalbim buruk yattım yatağa sabah Aliye'nin " anne anne " seslenişiyle uyandım. " Çabuk gel bir şey oldu" diyordu. Kalbim çarparak kalktım yataktan  sakın Murat'a bir şey olmuş olmasın? Fırlayıp koştum koridora,  gördüğüm şey kendimi rüyada sanmama sebep oldu bir an. Sabahın yedisinde, sokak kapısının önünde annem ve küçük kızım Zeynep bana gülümseyerek bakıyorlardı. Büyük kızım ise " sürpriiiiz " diye bağırıyordu. Meğer her şeyi günler öncesinden ayarlamışlar. Annem bence bütün annelerin sloganı olacak bir cümleyle sarıldı boynuma bense sevinçten ağlıyordum.       " Evladı gidemezse, an
Resim
ÇİÇEK BÖCEK ÖYKÜLERİ       Sevgili dostlar geçen gün bloglarla ilgili bir araştırma yaparken bir blogger' ın blogları ciddi ve gayri ciddi olarak sınıflandırdığını gördüm. Ona göre siyasi ya da bilimsel konularda yazan bloglar ciddi diğerleri gayri ciddi imiş. Hatta onlar için çiçek böcek yazıp okunuyorlar diye bir de eleştiri getiriyor. Doğrusu ben kendisi gibi düşünmüyorum. Bence hayatta insanların ilgisini çeken her konu ciddi bir konudur.  Bu öykü olabilir belki bir makale ya da kim bilir sadece bir anı hangisi olursa olsun onlar okunabilir hale gelene kadar ciddi emek harcanarak yazılıyorlar.  Bu ister siyasi, ister bilimsel isterse blogger' ın dediği gibi çiçek böcek konusu olsun fark etmez. Önemli olan yazılanların insanlara ulaşmasıdır bence.       Ayrıca hayat,  zaten çoğumuz için ağır koşullarda devam ediyor herkesin bir derdi muhakkak var. Bu sıkıntıların içinde yaşarken çiçeklerden böceklerden ve bize zevk veren diğer konulardan bahsederek kendimizi raha
Resim
      Sevgili dostlar yaz için Seferihisar'a gitme ve yerleşme telaşı yüzünden bir müddet sizlerden uzak kaldım. Beni affedeceğinizi umarak yazılarıma öykülerim ve anılarımla devam ediyorum. Umarım beğenirsiniz.      ÜTÜYÜ KİM İCAT ETTİ?       Geçen hafta İstanbul’ daydık önümüzdeki hafta ise İzmir Sığacık’ a gideceğiz en azından seçimlere kadar kalacağız inşallah. Malum seçim var gelip oy kullanmamız lazım. Vatandaşlık görevimiz bu  yapmazsak olmaz.      İlk defa bu kadar uzun süre evimden ayrılacağım.  Döndüğümde her şeyin temiz ve hazır olmasını istediğimden, kışlıkları kaldırıp yazlıkları çıkardım. Çarşaflar, yastıklar, nevresimler, örtüler falan derken bir sürü çamaşır yıkadım. Çamaşırı yıkamak kolay atıyorsun makineye kendi kendine yıkanıyor,  sana kalan serip kurutmak ama işte asıl macera bundan sonra başlıyor. Ütü.      Ütü masasını küçük odaya kurdum, dağ gibi yığılmış çamaşırlara bakıp derin bir iç geçirdim, besmeleyi çekip