ÇİÇEK BÖCEK ÖYKÜLERİ Sevgili dostlar geçen gün bloglarla ilgili bir araştırma yaparken bir blogger' ın blogları ciddi ve gayri ciddi olarak sınıflandırdığını gördüm. Ona göre siyasi ya da bilimsel konularda yazan bloglar ciddi diğerleri gayri ciddi imiş. Hatta onlar için çiçek böcek yazıp okunuyorlar diye bir de eleştiri getiriyor. Doğrusu ben kendisi gibi düşünmüyorum. Bence hayatta insanların ilgisini çeken her konu ciddi bir konudur. Bu öykü olabilir belki bir makale ya da kim bilir sadece bir anı hangisi olursa olsun onlar okunabilir hale gelene kadar ciddi emek harcanarak yazılıyorlar. Bu ister siyasi, ister bilimsel isterse blogger' ın dediği gibi çiçek böcek konusu olsun fark etmez. Önemli olan yazılanların insanlara ulaşmasıdır bence. Ayrıca hayat, zaten çoğumuz için ağır koşullarda devam ediyor herkesin bir derdi muhakkak var. Bu sıkıntıların içinde yaşarken çiçeklerden böceklerden ve bize zevk veren diğer konulardan bahsederek kendimizi raha
Bu blogdaki popüler yayınlar
VEFA Kütahya adı asırlar boyunca çini ile birlikte anılmış bir şehirdir. Bu şehrin insanı olmaktan ve bu şehirde çini ile yoğurulmaktan hep gurur duydum çünkü benim babam bir çini sanatçısıydı. Adı Ahmet Fuat Gürel Kütahya’ da çini ile uğraşan herkes bu güzel ismi bilir. Yaşadığı seksen iki yıllık hayatında, sadece Kütahya’ da yaşamış ve ardında pek çok nadide eser bırakmıştır. Babam olduğu için söylemiyorum ama bugüne kadar ge lmiş geçmiş en önemli çini sanatçılarından biridir. Şan da şöhrette parada hiç gözü olmadı. Onun için sanat Allah’ tan gelen bir lütuftu öyleyse Allah’ a layık olmak gerekirdi. Bilmem bilir misiniz çinide bir özellik vardır. Çini iki kez fırınlanır. Bir çamura form verildikten sonra mukavemetini artırmak için ki buna bisküvi denir, bir de boyanıp, sırlandıktan sonra desenleri sabitlemek için. İşte bu boyama aşamasında kullanılan renkler eser piştikten sonra başka bir renk alırlar. Yani sanatçı eserini meydana ge
Taze bir öykü ile merhaba demek istiyorum sizlere bugün. Umarım beğenirsiniz ANKARA- ESKİŞEHİR ARASI BİR HATCİK EDER Yanağından çenesine doğru akan teri elinin tersiyle öfkelenerek sildi Hatice. İçinden sunturlu bir küfür sallayıp koşmaya devam etti. Omzuna taktığı sırt çantası koşusunun her adımında sırtına küt küt vuruyordu. Yürüyen merdivenlere atılırken bu kez sesli olarak “Allah kahretsin yetişemezsem mahvolurum” dedi. Bu düşünce ona güç verdi daha hızlı koşarak geldi bankonun önüne. Nefes nefese uzattı görevliye nüfus cüzdanını. Görevli biletini onaylarken ters ters (trenin kalkmak üzere olduğunu acele etmesini) söyledi. “ Biz ne yapıyoruz sanki” diye geçirdi içinden ve tekrar koşmaya başladı. Yine bir yürüyen merdiven bu kez istikamet aşağıya, sonra perona koş ve önüne gelen ilk vagona bin. Neredeyse sırt çantası kapıya sıkışıyordu. Vagonun üç basamaklı girişinin üçüncü basamağına ayağını uzatırken hareket etti tren. Ucu ucuna denir ya, böyle ol
Yorumlar
Yorum Gönder