Bu ülke için can vermiş
bütün şehitlerimize sonsuz şükranlarımla.
OĞLUM
Nereye
gidiyorum ben? Kim bu koluma girmiş üniformalı kızlar? Nedir bu kalabalık Allah’
ım? Komutanlar dizilmiş saf saf, vali
burada, belediye başkanı burada, sanki bütün şehir burada ve sen buradasın
oğlum bütün bu kalabalığın ortasında al bayrağa sarılmış bir kutuda sen de
buradasın oğlum. Ah oğlum! Oğlum, biricik oğlum, ah gencecik, aslan yürekli oğlum!
Daha dün duydum sesini telefonda “ anam” dedin, “canım anam” dedin ah nerede
sesin, neredesin oğlum? Hani gelecektin, hani everecektim seni ah oğlum böyle
mi gelecektin? Oğlum canım oğlum, canımın parçası oğlum, sen öldün diyorlar
hayır sen ölmedin ölen benim.
Bir gün sonra;
Bugün babanla beni senin mezarına getirdiler. Akrabalar var ablan var, komşular var ama ne fayda sen yoksun oğlum. Ah bu toprağın altında yatan sen misin? Benim kara gözlü güleç yüzlü oğlum kim kıydı sana nasıl kıydı. Nasıl dayanılır böyle bir acıya. Allah’ ım sen yardım et aklımı koru sabır ver.
Bir hafta sonra;
İşte geldik oğlum bak bugün yanımda baban var, teyzen, halan var. Ablan gelemedi “ dayanamıyorum” dedi ah nasıl dayanılır haklı ama ben sana gelmezsem yapamam. Toprağına sana dokunur gibi dokunuyorum bak, seni okşar gibi okşuyorum onu. Sensiz geçen günler geceler gibi karanlık, baban her duvara bir resmini astı ama resimler konuşmuyor oğlum, resimler ana demiyor, resimler sarılmıyor oğlum, resimler gülmüyor.
Kırk gün sonra;
Bugün sen o toprağın altına gireli kırk gün oldu oğlum. Sen burada uyuyorsun, kendime hep böyle diyorum avunmak için. Toprak ısıtır onu üşütmez, toprak ana gibidir incitmez diyorum kendime. Benim oğlum şehit, benim oğlum cennetlik ona artık hiçbir şey olmaz biliyorum ama gel gör ki şu yüreğim var ya şu hain yüreğim laf anlamıyor oğlum hiç durmuyor kanıyor da kanıyor.
Bugün kırk
mevlütü okuttuk sana, kalabalıktı yine çok kalabalık ama buraya sadece bir kaç
akraba geldik. Burası şehitlik, onlarda karşı mezarlıkta kendi ölmüşlerini
ziyaret ediyorlar. Ben unuttum oğlum diğer ölmüşlerimi de yaşayanlarımı da sadece
sen varsın bir de bu toprak.
Üç ay sonra;
Babanla ikimiz geldik yine artık kimse gelmek istemiyor buraya. Başucuna bir çam, üstüne çiçekler dikti baban. Suluyor, bakıyor onlara bense toprağı okşuyorum hala sen diye.
Bugün daha önce sana anlatamadığım o günü anlatabilirim artık sanırım. Nihayet o gücü toparlayabildim. Pazara gitmiştik babanla, her şey çok pahalıydı neyse kendimize göre aldık işte bir şeyler bir de bamya aldım ablan sever diye. Baban “etsiz olmaz o” dedi ama bilirsin nerde bizde et alacak para bir babanın emeklisi ile bu kadar oluyor işte. Ablan çalışıyor ama onun aldığı anca çeyizine yetiyor. Eve geldik pazardan aldıklarımı yerleştirip bamyayı ayıklamaya başladım. Ayıklarken gücüme gitti. “ Ne eksiğimiz var bizim” diye düşündüm alt tarafı bir bamya işte içine yüz gram et bile koyamıyoruz. Sonra sen geldin aklıma oğlum. Ne çok seversin sarmayı, gözümden bir damla yaş aktı ne yapıp edip oğlum gelince ona sarma yapacağım dedim. Rüyamda görmüştüm seni dün gece pek güzel el sallamıştın bana, içimden hüznü atıp gülümsedim. Yakışıklı oğlum benim ne güzel gülersin sen, senin gülüşünü hatırlamak bile içimi ferahlatırdı benim. Kapı çalındı, baban gitti açmaya sonra seslendi bana
“ Hanım bi gel”
Tuhaftı sesi sanki donmuş gibi. Buz gibi oldum birden, içim sıkıldı bamyayı bırakıp kapıya gittim. Kapıda iki subay duruyordu, sokakta bir ambulans.
“ Girebilir miyiz?” dedi biri
Baban kenara çekildi
“ Buyrun” dedi
Salona geçip divana oturdular bende yanlarına oturdum. İçim buz gibi, elim ayağım buz gibi titriyorum. Ellerimi tuttu subaylardan biri
“Kahraman bir evlat yetiştirmişsin anam” dedi “Gurur duymalısın onunla” diğeri babana bakarak;
Babanla ikimiz geldik yine artık kimse gelmek istemiyor buraya. Başucuna bir çam, üstüne çiçekler dikti baban. Suluyor, bakıyor onlara bense toprağı okşuyorum hala sen diye.
Bugün daha önce sana anlatamadığım o günü anlatabilirim artık sanırım. Nihayet o gücü toparlayabildim. Pazara gitmiştik babanla, her şey çok pahalıydı neyse kendimize göre aldık işte bir şeyler bir de bamya aldım ablan sever diye. Baban “etsiz olmaz o” dedi ama bilirsin nerde bizde et alacak para bir babanın emeklisi ile bu kadar oluyor işte. Ablan çalışıyor ama onun aldığı anca çeyizine yetiyor. Eve geldik pazardan aldıklarımı yerleştirip bamyayı ayıklamaya başladım. Ayıklarken gücüme gitti. “ Ne eksiğimiz var bizim” diye düşündüm alt tarafı bir bamya işte içine yüz gram et bile koyamıyoruz. Sonra sen geldin aklıma oğlum. Ne çok seversin sarmayı, gözümden bir damla yaş aktı ne yapıp edip oğlum gelince ona sarma yapacağım dedim. Rüyamda görmüştüm seni dün gece pek güzel el sallamıştın bana, içimden hüznü atıp gülümsedim. Yakışıklı oğlum benim ne güzel gülersin sen, senin gülüşünü hatırlamak bile içimi ferahlatırdı benim. Kapı çalındı, baban gitti açmaya sonra seslendi bana
“ Hanım bi gel”
Tuhaftı sesi sanki donmuş gibi. Buz gibi oldum birden, içim sıkıldı bamyayı bırakıp kapıya gittim. Kapıda iki subay duruyordu, sokakta bir ambulans.
“ Girebilir miyiz?” dedi biri
Baban kenara çekildi
“ Buyrun” dedi
Salona geçip divana oturdular bende yanlarına oturdum. İçim buz gibi, elim ayağım buz gibi titriyorum. Ellerimi tuttu subaylardan biri
“Kahraman bir evlat yetiştirmişsin anam” dedi “Gurur duymalısın onunla” diğeri babana bakarak;
“ Zor bir
görev için geldik buraya. Oğlunuz maalesef dünkü çatışmalarda şehadet şerbetini
içti” dedi. Bir an anlayamadım ne içmişti oğlum ne olmuştu ona
“ Allah sabır versin amca artık bir şehit babasısın”
“ Allah sabır versin amca artık bir şehit babasısın”
Babanın “
Vatan sağolsun” dediğini duydum en son sonra tutmamış dizlerim atmışım kendimi
yere bayılmışım. İşte oğlum o günden
beri ne ben ne baban yaşamıyoruz gerçekte, o resimlerle çiçeklerle avunmaya
çalışıyor ben dualarla. Her gün geldiğimiz bu şehitlik evimiz gibi oldu
bıraksalar yatacağız yanında.
Altı
ay sonra;
Altı ay olmuş sen bu toprağa gireli uzun,
karanlık bir altı ay. “Gitmeyin” diyor eş dost “ böyle her gün giderseniz nasıl
unutacaksınız?” Unutmak isteyen kim oğlum? Nasıl unuturum ben seni ta ciğerimde
yanarken hasretin gelip okşayınca bu toprağı ertesi güne kadar yaşamak için
anca güç buluyorum ben. Sen oldun artık bu toprak, oğlum oldu evladım oldu
kimse bilmez.
Geçen akşam
televizyonda şehitlerden sordular öfkeli bir adama; “ Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” dedi.
İnan oğlum bu söz senin ölümün kadar acıttı içimi. Bilmezler oğlum bilmezler evlat acısını
yaşamayanlar bilmezler. Dilemem Allah düşmanıma bile vermesin, elbette vatan
sağolsun elbette taşına toprağına na mahrem eli değmesin fakat böyle de denmesin oğlum, böyle de denmesin
Bir yıl sonra;
Bugün sen
şehit düşeli tam bir yıl oldu oğlum. Geçen ay ablanı evlendirdik. Biliyorsun
sen askere gitmeden nişanlanmıştı düğün için senin dönmeni bekliyorduk. Sen
dönülmez yola gidince daha fazla beklemedi oğlan evi yaptılar düğünü. Ablan “
kardeşim olmadan içime sinmiyor” diye çok ağladı düğün gecesi ama evliliğin
heyecanıyla uçtu gitti yuvasına sonra. Seninle birlikte askere gidenler döndü, teyzenin
kızının bir çocuğu daha oldu, Celal enişten nihayet emekli artık hayat hala çok
pahalı yani her şey bıraktığın yerden devam ediyor.
Her gün
şehit haberleri duyuyoruz haberlerde her haber senin acını tazeliyor yüreğimde.
Burada diğer şehit anne babalarıyla tanıştık acımız ortak bir tek onlar anlıyor
bizim halimizden. Biz her gün gelmeye devam ediyoruz babanla ve umutla
bekliyoruz sana kavuşacağımız günü.
Elbette ateş düştüğü yeri yakar, elbette acı sahibine aittir ama vefa, işte o
başka bir şey.
Televizyonlar
yine bangır bangır, insanlar dizi seyrediyor, maça gidiyor, tatile gidiyor,
seçimler yapıyor hükümet, konuşmalar, nutuklar, televizyonda saçma sapan
yarışmalar, dolar bir iniyor bir çıkıyor, Mısır’ da ölen bir kız için yıllardır
ağlıyor insanlar ama sen yoksun oğul sen yoksun.
Cenazenden sonra eve gelen komutan “ Hiç unutulmayacak” demişti senin için ama korkarım çoktan unuttu seni uğruna can verdiğin bu memleket.
Cenazenden sonra eve gelen komutan “ Hiç unutulmayacak” demişti senin için ama korkarım çoktan unuttu seni uğruna can verdiğin bu memleket.
Esra Gürel Şen - 2018
Yorumlar
Yorum Gönder